
Anayasa gündeminde, dışardan bakıldığında bütün taraflar yanlış yerlerde duruyor.
İktidarın inisiyatifiyle gelen gündem, kısa zamanda ters yumruklar yüzünden etkileyici bir dayak yeme sahnesine dönüşebilir. İktidar anayasa gündemlerinin, edindiği tecrübelerle her dem işine yaradığını ve kâr getirdiğini düşünüyor. Ağır bir seçim yenilgisinden sonra da acaba öyle olur mu? Dönüp dolaşıp mağlubiyetinizi gündemde tutup tescil ettirmenin ne alemi var?
İşin asıl doğası daha yıpratıcı. Anayasa dediğimiz kurallar zincirinin varlık sebebi iktidarların sınırlandırılması ve gücün dengelenmesidir. Aslî gerekçe ise temel insan hakları ve özgürlüklerinin güvence altına alınmasıdır. Son iki buçuk asırdan ibaret evrensel anayasacılık tarihinin özeti bu düsturdur.
YENİ ANAYASA VE MUHAFELETİN DESTEĞİ…
İktidarı sınırlandırmak ve gücün keyfi kullanımını engellemek amacı gütmeyen bir anayasa gündemi sahteliklerle dolu bir tiyatrodan öte gitmez. Meseleyi somutlaştıralım. Anayasa mahkemesi kararlarına, anayasadaki açık hükme rağmen uyulmayan bir devlet ve iktidar düzeni içinde siz temel hak ve özgürlükleri hangi mekanizma ile garanti altına alacaksınız? Yeni ne öneri getireceksiniz? Mevcut anayasa hükümlerine, iktidarın çıkarları ile çeliştiği için uyulmayan bir ülkede yeni anayasa yapmanın ne anlamı var?
Anayasa muhalefetin desteği olmadan değişemiyor. Mevcut anayasa hükümlerine uyulmayan bir düzen içinde muhalefet böyle bir tiyatronun oyuncu kadrosuna neden figüran olarak katılsın?
Demek arka planda daha derin bir hesap var ve bu hesap da iki tarafın bulunduğu yanlış yeri değiştirme ihtimaline dayanıyor.
Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi iktidarın çıkar hesaplarına artık uymuyor. Ekonomik krizin derinleşmesi ve uzun zamana yayılacak olması AK Parti oylarında önlenemeyecek düşüşün kesin habercisi olarak okunmalı. Bu şartlarda anayasa gündeminden, yürütme-yasama-yargı, yani devlet egemenliğinin bütün yetkilerini tek kişide toplayan sistemin % 50+1 gibi salt çoğunluk yerine, tek turda en çok oyu alan adi çoğunluğun eline verilmesi sağlanabilirse AK Parti iktidarının geleceğini garanti alma ihtimali artabilir. Böyle bir ihtimalin teminat altına alınması ise bugünün iktidarının elini güçlendirir, dağılmasını geciktirir.
Daha derindeki hesabın ise parlamenter sisteme geri dönüş olması gerekir. AK Parti’nin şöyle veya böyle iktidarını düşük profilde sürdürmesini sağlayacak alternatif ancak parlamenter sistemle mümkün. Sembolik cumhurbaşkanı, yasama ve yürütmeyi elinde tutan koalisyonun başbakanı, mevcut sistemin bütün yetkilerini kullanan bir CHP iktidarının bugünden elde edilmesi mümkün görünen pratik alternatifi değil mi?
Parlamenter sisteme dönülmesini savunan CHP’nin potansiyel çıkarı ise mevcut sistemin muhafazasından geçiyor. Bugün Erdoğan’ın sahip olduğu yetkiler ile hükmeden bir CHP dönemini gözünüzde canlandırın.
Parlamenter sistemle dört yıllık bir dönemi işgal edecek dönüştürücü tasarrufların süresi birkaç aya inmez mi? CHP ve iktidara taşıyacağı yandaşları gücü daha pervasız kullanmaz mı?
YENİ ANAYASA YAPILMAZ, YAPILAMAZ
1921 Teşkilat-ı Esasiye Kanunu’nun iktidar kanadına ilham kaynağı olması, yeni anayasa tartışmalarının ne kadar kör bir cehalet perdesi altında yürütüldüğünü gösteriyor. İştah kabartan 1921’in 7. Maddesi olmalı; zira “Türkiye devletinin dini Din-i İslâmdır” ibaresi 1921’de yok, 1923’de Cumhuriyet’in ilanıyla birlikte 2. maddeye konuyor. 7. Madde ise, 1924’de Diyanet İşleri’ni kuran kanun ile aynı ruhu taşıyor. Şeriat’in muamelata, yani medenî hukuka dair kurallarını icra yetkisi dinî otoritelerin elinden alınıp Büyük Millet Meclisi’nin uhdesine veriliyor. Bu dini kurallar ise sadece zamana uyan hükümlerle sınırlanıyor. Kısaca bu maddeden şeriat yorumu çıkmaz, çıksa çıksa dinî meşruiyeti de arkasına almış laik bir devlet düzeni çıkar.
Yeni anayasa yapılmaz, yapılamaz; çünkü kimsenin niyeti yeni anayasa yapmak değil, niyet edenlerin de gücü yeterli değil. Mevcut anayasadan rahatsız olanlar bu anayasal düzenin mimarları-sahipleri, ama değiştirecek güçleri yok.
Maksat cumhurbaşkanlığı hükümet düzenini değiştirip eski düzene dönmek ise, mevcut anayasal düzen ısıya ve kesici aletlere dayanıklı bir eldiven gibi muhalefetin eline uyuyor. Ateşin soğumasını, bıçağın körelmesini neden beklesin
Yazar: Mümtaz'er Türköne