Demokrasi hayatımızın yüz karası, terörün ve geri kalmışlığın müsebbibi, günümüzde toplumumuzun huzursuz ve taciz edildiği ,her türlü meselelerin özü ve nüvesi olan ,27 Mayıs 1960 darbesinin “KÜÇÜK YASSIADA” diye telaffuz edilen ve 30 Mayıs 1960 günü oluşturulan;ocakların sönmesine ailelerin yıkılmasına,umutların yitirilmesine sebep olan “Sivas Kabakyazı kampı “konuşulmalı ve günümüze yansımaları tartışılmalıdır.
Milli iradenin tercihi ile iktidar görevi tevdi edilen,”Demokrat Parti ve Menderes “27 Mayıs 1960 sabahı, günümüzde de emsal ve benzerlerini görebildiğimiz bir avuç sahte vatansever kişilerce alaşağı edilmiş ve ihtilalin sabahı gözaltına alınmışlardır.
Adeta, 27 Mayıs 1960 Darbesi ile ismi bağdaşan “YASSIADA” bir çok olaya tanıklık etmiş ve zihinlere kazınmıştır. Milletin dikkatleri, Ankara İstanbul ve Yassıada’da iken, Anadolu’ya münhasır ,akil ve bilgili insanların tek tek toplanarak ,yaklaşık 485 kişi “ KÜÇÜK YASSIADA”denilen Sivas Kabakyazı kampına gönderilmişlerdir.
Siyasi literatürde ,SİVAS KAMPI olarak bilinen içlerinde, toplumun her kesiminden insanların olduğu ,Demokrat Parti mensup ve sempatizanlarının toplandığı , çeşitli eziyet ve mağduriyetlere sahne olan bu toplama merkezi,en az Yassıada kadar ehemmiyet arz eden, günümüz Türkiye’sin de, muhatap olduğumuz terör ve doğu bölgesinin geri kalmışlığının, belki de sosyolojik ve coğrafi olarak en önemli sebebidir.
Bir vatan düşünün ki ;
Cumhuriyet sonrası kurucu Atası hakkın huzuruna kavuşmuş,dünya konjektöründe bir Dünya Savaşı’nın içinde ,diğerinin ise psikolojik ve ekonomik tesiri altında kalmış ,emperyalist devletlerin daima ilgi odağı olmuş ve bütün bu zorluklara rağmen “Büyük Türk Milleti”1950’de, kendi iradesi ile tam demokrasi diyerek her şeye rağmen kendisini yönetecek olan siyasi tercihini ve yolunu belirlemiştir.
On yıllık iktidari döneminde eksiği ile fazlası ile vatana hizmet etmiş, Aziz Türk Milleti’nin kahır ekseriyetinin teveccühünü kazanmış ,bugün dahi ,artarak devam eden o ruh ve misyona olan ,sadakat ve vefaya binaen, tükenmek bilmeyen “1946 ruhu ve Menderes misyonu “27 Mayıs 1960 günü ,1980 sonrası yaşadığımız darbe sevici ve millet iradesini önemsemeyen zihniyetin ,o günkü versiyonları tarafından askeri müdahaleyle bitirilmek istenmiştir.
Binlerce insan, asker, sivil eziyete ve işkenceye uğramış ve de üç devlet adamı haksız, hukuksuz ve isnatsız olarak katledilmişlerdir. işte Sivas kampı, diğer adıyla Küçük Yassıada, böyle bir atmosferde 30 Mayıs 1960 günü yani darbeden üç gün sonra
Oluşturulmuş, toplumun her kesiminden yüzlerce insan, kampa toplatılarak getirilmiş, günlerce ağır itham ve muameleye muhatap olmuşlardır .
Dokuz aylık tecrit,sonrasındaki sürgün hayatlarında ve hiçbir hatıratlarında ,Sivas kampından bahsetmemişler, aile toplantılarında dahi o günleri telafuz etmemişlerdir.
Bu kara tarihi unutturmak , gizlemek için Sivas kampından söz etmemişler, orada muhatap oldukları muameleyi, devletlerine saygısızlık olmasın, vatanda huzursuzluk çıkmasın diye içlerine atmışlardır.
İşte gerçek vatan aşkı ,işte gerçek kardeşlik,işte milli ve manevi hassasiyetlerin öne çıktığı bir manzara.......
Şu soruyu sormalıyız,acaba bu toplama kampına getirilen insanlar kimlerdi, devletine karşı işlemiş olduğu suçları neydi;
Evet onlar doğu ve güneydoğu’nun akil ve bilge insanları idi ,onlar mozaik içerisinde bu vatan için çarpışan dev adamların çocukları ve yakınları idi ,onlar aziz vatanın dini, diyaneti,refahı,birliği ve huzuru için mücadele etmiş vatanına sahip çıkmış insanlar idi.
İşte Sivas kampı ,bu insanları dağıtmış, rencide etmiş onların memleketlerine karşı olan sevgisini ve biatını sarsmış ,en önemlisi devletin ,doğu ve güney doğuya bakış açısını değiştirmiş, halkın devlete, devletin halkına olan güvenini sarsmıştır.
Bunlar ,yani vefakar milleti bu ızdıraba ve muameleye layık görenler,nasıl bir ruh haline ve hırsa sahipdiler ki ,27 Mayıs’tan günümüze kadar gelecek olan ,bu adeta kangren olmuş ,doğu sorununun fitilini ateşlemişlerdi.
Sivas kampı 1938 -1960 arası , Kürt halkı ile devlet arasında adı konmamış ittifakın, bozulduğu ve yeni bir düzenin uygulanmak istendiği bir dönemdir.
Milli birlik Komitesi, Ordu komutanı ve Kolordu Komutanının şahsi hırs ve tavırları, halkı adeta sindirmiş mütedeyyin ve akil ,farklı mezheplere sahip insanları biçar bırakmışlardır.
İhtilalin içişleri Bakanı “Muharrem İhsan Kızıloğlu “kampta zorunlu misafir olarak nitelendirilen bu kişilerin ,bir vesileyle öldürülmesini istiyordu.
Kolordu Komutanı şarkıcı Şanar yurdatapan ‘ın babası Daniyel Yurdatapan ve Ordu Komutanı orgeneral Ragıp Gümüşpala , halka karşı büyük eziyetler yaparak,kendi geleceklerini, makam ve mevkilerini perçinleştirmek için, Kürt kardeşlerimizi devletine milletine isyankar hale getirmişlerdir.
Adı geçen generaller terfi edebilmek için mahiyeti ile birlikte bu faaliyetler içinde olmuş ve karşılığını da Ragıp Gümüşpala ,6 Haziran 1960 tarihinde genelkurmay başkanı yapılarak almış,bilahare 2 Ağustos 1960 tarihinde ise emekliye sevk edilmiştir.
1950-1960 arasında, bu bölgelerde huzur ve sukunet içerisinde yaşayan halkımız ,ne olmuştur da ,ciddi bir istihbari çalışmayla birlikte 30 Mayıs 1960 sabahı evlerinden köylerinden yurtlarından toplanmışlardır .
Acaba,27 Mayıs 1960 , bugün millet olarak en büyük sıkıntımız olan terör belasının, “siyasal Kürtçülük” adı altında deşildiği ,körüklendiği bir projemiydi,
Acaba 27 Mayıs ,günümüzde , kozmik odasına girilerek itibarsızlaştırılmak istenen Türk Silahlı kuvvetlerinin, o günkü şartlarda halkına eziyet ettirilerek ,milli iradeyi bir anda ortadan kaldırmak sureti ile küçük düşürülmesi , halkını askere devletine düşman etme projesi miydi
Acaba 27 Mayıs ,hiyerarşinin bozularak devlet otoritesinin ortadan kaldırılmasısının istendiği , Acaba 27 Mayıs ,milletin birbirine düşmesi için siyasi manada kutuplaşmaların derinleştirildiği,
Acaba 27 Mayıs ,Cumhuriyet sonrası büyük Atatürk’ün başlattığı ,1950 sonrası ise Demokrat Parti ve Adnan Menderes’in devam ettirdiği kalkınmaya yönelik “Büyük ve güçlü Türkiye “hayalini tenkise uğratmak için ,emperyalist güçlerce satın alınan kişiler tarafından hazırlanan bir projeler zincirimiydi
En önemlisi Kürt kardeşlerimize karşı, şahsi makam ve mevki menfaatleri uğuruna acımasız ve antidemokratik şekilde Yaklaşan,genelkurmay başkanı Ragıp Gümüşpala’nın, ihtilal sonrası kurdurulan Adalet Partisi’nin başına getirilmesi de bu projenin bir parçasımıydı
Sonuç olarak Sivas kampı,Yassıada duruşmalarının gölgesinde kalmış ,devleti ile barışık Kürt vatandaşlarımızın, tahrik ve taciz edilerek ve de eziyete tabi tutularak Türkiye Cumhuriyeti’ne karşı itaatkarsız olmaları için zemin mi hazırlanmıştır.
Devlet-i Aliye’ye Olan nezaketlerinden dolayı, kamplarda yaşadıklarını hiç bir yerde anlatmayan,en yakınlarınla ve hatıralarında paylaşmayan , dertleşmeyen bu insanlara ve onların nesline her zaman saygı ve muhabbetle bakılmalı ve aziz vatanın gerçek sahipleri olarak görülmelidirler.
Her zaman ve her yerde haykırdığımız gibi ;
27 Mayıs 1960 müdahalesinin , bugün daha net anlaşıldığı üzere bir avuç satılmış eşkiyanın (asker, bürokrat, sivil ve akademisyenin ) organize ettiği ,bu vesileyle devlet otoritesinin yok edildiği, ast üst ilişkilerinin zedelendiği , şahsi çıkar ve menfaatlerinin ön planda olduğu ve Büyük Türk Milletinin iradesinin ayaklar altına alındığı bir darbe olduğu,27 Mayıs müsebbiblerinin ortaya çıkarılmadığı ve yargı önünde gıyaplarında dahi olsa yargılanmadıkları sürece ,darbe heveslilerinin, bu sevdalarından vazgeçmeyecekleri ortadadır.
Saygı ve sevgilerimle